Ben sevilmek istemedim aslında.
Sevgi kelimesi fazla kirli artık.
Herkes herkesi “seviyor” çünkü.
Kimse kimseyi anlamıyor.
Bana “seni seviyorum” deme,
Ben zaten o kelimeye doydum.
Kırk kere söylenmiş ama bir kere bile hissedilmemiş sözlerden bıktım.
Ben anlamak istiyorum, anlaşılmak istiyorum.
Öncesiz ve sonrasız bir anlayış.
İçimdeki karanlığı aydınlatacak bir sezgi.
Beni bir cümleyle çözmeye çalışma.
Bir kahve içip hayatımı anladığını sanma.
Ben bir yıkıntıyım.
Altımda kaç kırık anı var, kaç ölü hayal, kaç sessizlik var sayamazsın.
Üstüme bastıkça dağılıyorum, toz oluyorum, yok oluyorum.
Bir gün, biri çıkıp sadece sorsun istiyorum:
“Neden böyle hissettin?”
İşte bu kadar.
Yargısız, beklentisiz bir soruyla…
Kalbimi aralayan biri olsun istiyorum.
Ama herkes hep biliyor.
Herkes emin.
Herkes kendi algısından yargılıyor.
Oysa ben bile kendimi bazen anlamıyorum,
Sen beni iki günde nasıl çözdüğünü sanıyorsun?
İnsan, anlaşıldığında iyileşir.
Ben hastayım.
Ruhum soğuk bir odaya kilitlenmiş gibi.
Üşüyorum.
Ama üstüme battaniye değil, bir cümle lazım.
“Senin neden böyle olduğunu biliyorum” gibi bir cümle…
Çocukluğumdan beri anlaşılmadım.
Konuşmayı erken öğrendim ama susturuldum.
Ağlamamdan rahatsız oldular.
Sessizliğimden de korktular.
Hiçbir halimi taşıyamadılar.
Ben de her halimi kendi içimde gömdüm.
Ve sonra büyüdüm.
Kendi iç mezarlığımdan çiçekler çıkarmaya çalıştım.
Ama her çiçek bir kırığın üstünde büyüyordu.
Ben ne zaman güldüysem, altımda bir cenaze vardı.
Hiçbir neşem temiz değildi.
Hiçbir kahkaham saf değildi.
Çünkü hepsi bir direnişti.
Ben mutlu olmuyordum,
Ben sadece ölmüyordum.
Ve sen geldin…
Bana “Nasılsın?” dedin.
Ama cevabımı beklemeden başka yöne baktın.
Ben “iyiyim” dedim,
Ama içim “beni duy” diye bağırıyordu.
Sen duymadın.
Kimse duymadı.
Ben sana hiçbir zaman âşık olmadım belki.
Ama ben seni “anlaman” için sevdim.
Ben seni içime almadım.
Ben seni içimde bir yere koymadım.
Ben seni içimde bir kapı yaptım.
Ve o kapıyı sen hiçbir zaman açmadın.
Sadece bir kere, bir sabah uyanıp içimde sessizlik vardı.
Ve anladım ki…
Artık hiç kimsenin beni anlamasını beklemiyorum.
Bu bekleyiş, insanı çürütüyor.
Anlaşılmak için yalvarmak,
Sevilmek için şekilden şekle girmek,
Susarken bile sevilmeyi hak etmek için çırpınmak…
Çok yoruldum.
Artık sadece kendi içime gömülmek istiyorum.
Yalanlara değil, gerçek yalnızlığıma sığınmak.
Ve orada, kendi sessizliğimle dost olmak.
Çünkü bazen bir insanın kurtuluşu,
Yalnız kalmayı kabullenmesidir.
Sen beni hiç anlamadın.
Ama belki bir gün, biri gelir,
Ve sadece şöyle der:
“Ben buradayım, anlatmak zorunda değilsin.”
İşte o zaman
Ben ilk defa
Gerçekten sevilmiş olurum.