Sen hiçbir zaman bilmedin. Beni sevmedin demiyorum, beni hiç bilmedin. Varlığımın senin etrafında döndüğünden haberin olmadı. Gözlerinin ardında yıllarca saklandım. Sen başkalarına gülerken ben senin gözlerinde kim olduğumu çözmeye çalışıyordum.
Çünkü anlamaya çalışmak da bir tür sevmektir.
Ben seni izledim… Konuşmalarını, yürüyüşünü, sustuğun yerleri. İnsan en çok sustuğu yerde gerçek olur. Ve sen her sustuğunda ben seni daha çok tanıdım. Bir gün biraz daha erken geldin okula, fark ettim. Bir gün az konuştun, fark ettim. Başka biri canını sıkmıştı, göz bebeklerin küçülmüştü. Gördüm. Herkese aynı gelen yüzünü ben harita gibi ezberledim. Kırıldığın yeri, yorulduğun anı, gözlerini kaçırdığın cümleyi bildim.
Sen bilmiyordun, ama ben hep senin içini dinliyordum. İnsan içinden konuşmazsa, dışı yalan olur. Ve ben seni hep içinden duydum. Belki yanındaydım bazen, belki aynı odadaydık, belki uzaktan bakıyordum sana. Ama ne zaman sustuysan, içimden bir yerin yankılandı.
Ve sonra anladım:
Senin kalbin doluydu ve bana yer yoktu.
Sen çok güzeldin. Ama ben seni farklı sevdim.
Ben senin yokluğunu bile sevdim.
Hiçbir zaman elini tutmak istemedim. Birlikte fotoğraflar çekmek, kalabalıklarda sevgili olmak değildi hayalim. Ben seni görmek istedim sadece. Gerçek olduğunu bilmek, hayal değil. Adının gerçekten senin adına ait olduğunu bilmek. Bu bana yeterdi.
Ama sen bunu bile bilmedin.
Ve ben anlatmadım.
Çünkü bazı sevgiler konuşulursa ölür.
Ben seni susarak yaşattım.
Sessizlikte büyüttüm.
Kendi iç sesimle…
Bir gün biri bana, “Neden söylemedin ona?” diye sordu.
Dedim ki:
“Bazıları, seni kırdıkları yerde başkasına sarılır.”
Sen uzaktaydın. Yanımdaydın belki, ama seninle aramda bir ömür vardı.
Ben her şeyi anlarken, sen hiçbir şey bilmedin.
İşte bu yüzden sana hiçbir zaman kızamadım.
Çünkü sevdiğim kişi bendeki sendin.
Seninle tanışmadık hiç.
Ama ben seninle bir ömür geçirdim.